ALIŞ-VERİŞTE DÜRÜSTLÜK (1)
19 Nisan 2018, Perşembe 07:37Dinimizde ticaret ve alış-verişin önemli bir yeri ve değeri vardır. Ticaret, insan hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Herkes doktor veya mühendis olmak zorunda değildir. Buna karşılık herkesin alış-veriş yapmak zorunda olduğu muhakkaktır. Çiftçi ürününü, sanatkâr eserini, fabrikatör imal ettiği mallarını, doktor kabiliyet ve hünerini, eczacı ilaçlarını satmaya mecburdur.
Hayat devam ettiği sürece insan mala ve maddeye muhtaçtır. İnsan hayatı, eşya ve meta olmadan devam edemez. Beslenme, giyinme ve barınma temel ihtiyaçlardır. Bunun için her insan, yiyecek, içecek, giyecek gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere alış-veriş yapmak zorundadır.
Bir müslümanın namaz, oruç, hac ibadetleri gibi, günlük hayatta meşru ölçüler içerisinde yaptığı alış-veriş de ibâdet sayılmaktadır. Namaz, oruç v.s. gibi ibadetlerin makbul olması için bir takım şartları olduğu gibi, ticaret ve alış-verişin de meşru olması için şartlan vardır. Hz. Ömer, Halife iken, çarşı ve pazarda kontrollerde bulunur, alış-veriş şartlarına riâyet etmeyenleri cezalandırır ve şöyle derdi: "Alış-veriş usulünü bilmeyen kimse, çarşı ve pazarımızda alış-veriş yapmasın, çünkü farkında olmadan harama girebilir."(1) Bu uygulama, dinimize göre alış-verişin şartları ve uyulması gereken esasları olduğunu göstermektedir.
Satıcı, alıcı ve satılacak mal, alış-verişin temel unsurlarını teşkil eder. İslâm, getirdiği yüce prensiplerle, hem malı hem de satıcı ve alıcının haklarını koruma altına almıştır. Çünkü, İslâm'ın emir ve yasaklarındaki maksatlardan biri de malı koruma gayesine yöneliktir. Ayrıca "Zarar görmemek ve zarar vermemek"(2) yine dinimizin en önemli prensiplerindendir.
Bir kimse öz malını bile telef etme hakkına sahip değildir. Dolayısıyla dinimiz, can gibi malı da korumuş ve dokunulmaz kabul etmiştir. Hz. Peygamber, Veda Hutbesinde: "Canınız, malınız ve namusunuz dokunulmazdır." buyurmuşlardır. Malın hangi şekilde olursa olsun lüzumsuz ve fuzûli ziyan edilmesi israftır. İsraf ise dinimizce yasaklanmış, israf edenler Kur'an-ı Kerim'de yerilmişlerdir.(3)
Malın israfı sadece tüketimde değil, üretimde de söz konusudur. Belli bir ölçüde ve toplumun ihtiyacına uygun şekil ve miktarda üretilmeyen malda da israf vardır. İşte burada üretilen mallarda standardın bulunması gündeme gelmektedir:
Standardizasyon: Toplum halinde yaşayan insanların karşılıklı münasebetlerini ve faaliyetlerini tanzim eden şuurlu, maksatlı ve uygun sosyal düzenleme faaliyetidir. Bu faaliyeti ülkemizde Türk Standartları Enstitüsü adlı kuruluş yürütmektedir. Kırk iki yıl önce kurulan bu kuruluş, memleketimizde üretimin belirli plan ve programlara göre yapılmasına, uygun kalitede mal üretimine, üretimde kayıpların önlenmesine, verimliliğin artırılmasına ve maliyetlerin ucuz olmasına yardımcı olmakta ve böylece hem üreticiye, hem milli ekonomiye katkıda bulunmakta, hem de tüketicinin hakkını korumaktadır.
Dünya küçülmekte, ticaret ise her gün zihinlere durgunluk veren teknolojik gelişmelere paralel genişlemektedir. Standardın amacı ticareti kolaylaştırmaktır. Gelişmiş ülkeler, dünya ticaretindeki önemli yerlerini muhafaza edebilmek için standartlar hazırlamakta ve buna göre üretim yapmaktadırlar.
Bir ülkenin kaynakları, ekonomik ve sosyal gelişmesi için tek başına yeterli değildir. Dışa açılmak, dünya ile bütünleşmek gereği vardır. Dış pazarlara girebilmek için hazırlanmış veya daha sonra hazırlanacak olan millî ve milletlerarası standartlara uyum sağlamak şarttır. Çünkü tüketiciler, milletlerarası standartlara uygun ürün ve hizmetlere karşı daha fazla güven duymaktadırlar.
Milletlerarası standardizasyon, günümüzde bilgi-işlem ve haberleşme, tekstil, ambalajlama, nakliye, enerji üretimi ve kullanımı, gemi inşa ve finansal hizmetler gibi birçok farklı alanda sağlanmış durumdadır.
Toplum düzeninin sağlanmasında, insanların birbirlerine güveni ne kadar önemli ise, ölçü ve tartıda dürüst davranmak, alış-verişte hile yapmamak, kimseyi aldatmamak da, bu güvenin oluşturulmasında o derece etkilidir. Alış-verişte hile yaparak, insanları aldatarak haklarını üzerine geçiren, sonuçta toplum düzenini sarsan kimseleri Yüce Allah şöyle uyarıyor: "Ölçüyü tam yapın, eksik tartanlardan olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın.."(4) “Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tartın, doğru terazi ile tartın..."(5) Allah Teâlâ böylece biz insanlara kazançlarımızı, kendimizin ve ailemizin rızkını helâl yollardan temin etmemizi, haram lokmadan şiddetle kaçınmamızı emretmektedir. Bu konuda yine Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur: "Ey inananlar; mallarınızı, aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Şüphesiz Allah size merhamet eder."(6)
Dipnotlar:
1-Tirmizi. Vitr: 21.
2-Mecelle; Madde: 19.
3-Buhari; Edeb: 43; Müslim Kasame:9
4-Şuara, 26/ 181-183.
5-İsrâ 17/35.
6-Nisa Sûresi; 4/29.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.