Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63570.231$

ALIŞ-VERİŞTE DÜRÜSTLÜK (1)

19 Nisan 2018, Perşembe 07:37

Dinimizde ticaret ve alış-verişin önemli bir yeri ve değeri var­dır. Ticaret, in­san hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Herkes doktor veya mühendis olmak zorunda değildir. Buna karşılık herkesin alış-veriş yap­mak zorunda olduğu muhak­kaktır. Çiftçi ürününü, sanatkâr eserini, fabrikatör imal ettiği mallarını, doktor kabiliyet ve hünerini, eczacı ilaçlarını sat­maya mecburdur.

Hayat de­vam ettiği sürece insan mala ve maddeye muhtaçtır. İnsan hayatı, eşya ve meta olma­dan devam edemez. Beslen­me, giyinme ve barınma te­mel ihtiyaçlardır. Bunun için her insan, yiyecek, içecek, gi­yecek gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere alış-veriş yap­mak zorundadır.

Bir müslümanın namaz, oruç, hac ibadetleri gibi, gün­lük hayatta meşru ölçüler içerisinde yaptığı alış-veriş de ibâ­det sayılmaktadır. Namaz, oruç v.s. gibi ibadetlerin   mak­bul olması için bir takım şartları olduğu gibi, ticaret ve alış-verişin de meşru olması için şartlan vardır. Hz. Ömer, Halife iken, çarşı ve pazarda kontrollerde bulunur, alış-veriş şartlarına ri­âyet etmeyenleri cezalandırır ve şöyle derdi: "Alış-veriş usu­lünü bilmeyen kimse, çarşı ve pazarımızda alış-veriş yapmasın, çünkü farkında olmadan harama girebilir."(1) Bu uygula­ma, dinimize göre alış-verişin şartları ve uyulması gereken esasları olduğunu göstermek­tedir.

Satıcı, alıcı ve satılacak mal, alış-verişin temel unsurlarını teşkil eder. İslâm, getirdiği yüce prensiplerle, hem malı hem de satıcı ve alıcının hak­larını koruma altına almıştır. Çünkü, İslâm'ın emir ve yasaklarındaki maksatlardan biri de malı koruma gayesine yöneliktir. Ayrıca "Zarar görmemek ve zarar vermemek"(2) yine dini­mizin en önemli prensiplerindendir.

Bir kimse öz malını bile telef etme hakkına sahip değildir. Dolayısıyla dinimiz, can gibi malı da korumuş ve dokunul­maz kabul etmiştir. Hz. Pey­gamber, Veda Hutbesinde: "Canınız, malınız ve namusu­nuz dokunulmazdır." buyur­muşlardır. Malın hangi şekilde olursa olsun lüzumsuz ve fuzûli ziyan edilmesi israftır. İsraf ise dinimizce yasaklanmış, israf edenler Kur'an-ı Kerim'de ye­rilmişlerdir.(3)

Malın israfı sadece tüketim­de değil, üretimde de söz ko­nusudur. Belli bir ölçüde ve toplumun ihtiyacına uygun şe­kil ve miktarda üretilmeyen malda da israf vardır. İşte bu­rada üretilen mallarda stan­dardın bulunması gündeme gelmektedir:

 Standardizasyon: Toplum halinde yaşayan insan­ların karşılıklı münasebetlerini ve faaliyetlerini tanzim eden şuurlu, maksatlı ve uygun sos­yal düzenleme faaliyetidir. Bu faaliyeti ülkemizde Türk Stan­dartları Enstitüsü adlı kuruluş yürütmektedir. Kırk iki yıl önce kurulan bu kuruluş, memleketi­mizde üretimin belirli plan ve programlara göre yapılması­na, uygun kalitede mal üreti­mine, üretimde kayıpların ön­lenmesine, verimliliğin artırılma­sına ve maliyetlerin ucuz olma­sına yardımcı olmakta ve böy­lece hem üreticiye, hem milli ekonomiye katkıda bulunmak­ta, hem de tüketicinin hakkını korumaktadır.

Dünya küçülmekte, ticaret ise her gün zihinlere durgunluk veren teknolojik gelişmelere paralel genişlemektedir. Stan­dardın amacı ticareti kolaylaş­tırmaktır. Gelişmiş ülkeler, dün­ya ticaretindeki önemli yerleri­ni muhafaza edebilmek için standartlar hazırlamakta ve buna göre üretim yapmakta­dırlar.

Bir ülkenin kaynakları, eko­nomik ve sosyal gelişmesi için tek başına yeterli değildir. Dışa açılmak, dünya ile bütünleş­mek gereği vardır. Dış pazarla­ra girebilmek için hazırlanmış veya daha sonra hazırlanacak olan millî ve milletlerarası stan­dartlara uyum sağlamak şart­tır. Çünkü tüketiciler, milletle­rarası standartlara uygun ürün ve hizmetlere karşı daha fazla güven duymaktadırlar.

Milletlerarası standardizas­yon, günümüzde bilgi-işlem ve haberleşme, tekstil, ambalajla­ma, nakliye, enerji üretimi ve kullanımı, gemi inşa ve finansal hizmetler gibi birçok farklı alanda sağlanmış durumdadır.

Toplum düzeninin sağlan­masında, insanların birbirlerine güveni ne kadar önemli ise, öl­çü ve tartıda dürüst davran­mak, alış-verişte hile yapma­mak, kimseyi aldatmamak da, bu güvenin oluşturulmasında o derece etkilidir. Alış-verişte hile yaparak, insanları aldatarak haklarını üzerine geçiren, so­nuçta toplum düzenini sarsan kimseleri Yüce Allah şöyle uya­rıyor: "Ölçüyü tam yapın, eksik tartanlardan olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hak­kını azaltmayın.."(4) “Bir şeyi ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tartın, doğru terazi ile tartın..."(5) Allah Teâlâ böylece biz in­sanlara kazançlarımızı, kendi­mizin ve ailemizin rızkını helâl yollardan temin etmemizi, ha­ram lokmadan şiddetle kaçın­mamızı emretmektedir. Bu ko­nuda yine Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur: "Ey inananlar; mallarınızı, aranızda haksızlık­la değil, karşılıklı rıza ile yapı­lan ticaretle yiyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Şüphe­siz Allah size merhamet eder."(6)

Dipnotlar:

1-Tirmizi. Vitr: 21.

2-Mecelle; Madde: 19.

3-Buhari; Edeb: 43; Müslim Kasame:9

4-Şuara, 26/ 181-183.

5-İsrâ  17/35.

6-Nisa Sûresi; 4/29.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.