Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2429.8
  • BIST
    9801.7
  • BTC
    63837.42$

ÂLİM

17 Eylül 2016, Cumartesi 09:58

İslâm ilim ve irfan dinidir. Cehli takbih eden ve ilk ayeti “Oku”([1]) ile ceha­lete savaş açan bir dindir. “Bilenlerle bilme­yen­ler bir olur mu? Elbette bir olmaz”([2]) buyuran bir din­dir. Âlimi: Diriye, görene, ışığa, sıcağa benzeten, fakat cahili: Ölüye, a’maya (köre), soğuğa, karanlığa benzeten([3]) ve “sa­kın cahillerden olma­yın”([4]) diye emreden bir dindir.

İslâm ilim sahibi olanlardan da irfan sahibi olanları ter­cih eder. Yani bi­len ve bildiğini yaşayan, hayatına tat­bik eden kişi­leri makbul tutar. Aksi halde olanları, İmam Ga­zâlî’nin dediği gibi; başkalarını giydirdiği halde, ken­disi çıp­lak olan iğneye benzetir. Gerçek İslâm’ı da irfan sahiplerinin anlayabilece­ğini Niyâzî Mısrî şöyle dile geti­rir:

Zât-ı Hak’da mahrem-i irfan olan anlar bizi

İlm-i sırda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi

 “Sadece ilim öğrenmek, cehaleti kaldırır ama, eşeklik bakı kalır” diye de bir söz vardır. Âlim olmak başka, arif ol­mak daha da başka bir şeydir. Şeytan âlimdi ama arif değildi, yani irfan sahibi, işin inceliklerini, esrarı ilâhiyyeyi bilen bi­risi değildi. Şeyhül âlimîn (âlimlerin hocası) olabilir ama şeyhül arifin olamamış ve Âdemin sadece toprak tarafını görmüş ve isyan etmiştir. Gördü­ğünü bil­mek başka şey, bil­diğinin neticesini takdir ve tahmin edebilmek irfan sahipleri­nin işidir. Onun için şâir şöyle der:

Sorma aslın her kişinin izzetinden bellidir

Sohbet-i irfan görenler, hizmetinden bellidir

Hizmet deyince tarihte şöyle bir olay vuku bulmuştur: En­dülüs İslâm Devletinin zayıfladığı dönemlerde, meşhur Müslü­man tabib ve âlim er-Rakûtî, Hıristiyan kral Alfonso’nun hiz­metindedir. Kral Rakûtî’yi çok seviyor ve takdir ediyor ve illâki Hıristiyan olması için baskı yapı­yor, ama âlim Müslü­man kal­makta ısrar ediyor. Sebebini sordu­ğunda şöyle manidar bir ce­vap alı­yor: “Tek Allah’a olan gö­rev ve yükümlülüklerimi bile hakkıyla yapamıyo­rum, üç ilâh’a nasıl hizmet veririm?”([5])

Mevlânâ Hazretleri de şöyle bir âlim hikâyesi anlatır: Övüncek âlimler­den birisi deniz yolculuğunda kaptanın ya­nına oturmuş, kaptana soruyor: “Sarf bilir misin?” Ce­vap; “hayır”, “Nahiv bilir misin?”, hayır. “Cami, Izhar okudun mu?” Hayır… hep hayır cevabı alınca: “Evladım senin öm­rünün ya­rısı boşa gitmiş” demiş. Kısa bir müddet sonra müt­hiş bir fırtına çıkmış, gemi sağa-sola secde etmeye başlayınca bu sefer kaptan sormuş: “Hocam yüzme bilir misin?” Cevap “hayır” olunca; “İşte şimdi senin ömrünün ta­mamı boşa gi­decek.” Demiş.

Eski zamanlarda Tekke ve Türbelerde ikamet eden ve ge­lenlere bilgi ve­ren, tasavvuf terbiyesi almış, belki cahil ama menkul ilimlerle mücehhez in­sanlar olurmuş. Mevlana üzerine eser yazan Murice Barres Mevlana’yı ziya­rete gelir. Dergâhta ihtiyar bir piri fani ona o kadar güzel bilgiler verir ki, adam hayret eder ve “senin görevin nedir?” diye sorar. O; “ben bura­nın sü­pürgecisiyim” de­yince adam: Buranın sü­pürgecisi böyle âlim ve fazıl olursa diğerleri ne olsa gerek diye düşünür ve hay­ret eder.([6]) Gelelim fıkramıza:

Konya ya vali tayin edilen inançlı birisi gelir gelmez Mevlanayı ziyaret etmek ister ve karşılayanlarla beraber gidip Hz. Pir’e arz-ı hürmet eder. Bu esnada boşboğazlardan biri; “vali hazretleri biz buralıyız, senelerdir burada yaşarız ama ilk defa sayende buraya gelip girdim” deyince Türbenin hade­melerinden birisi hafif bir sesle “burası ahır değilki” demiş.([7]) 

Osmanlının son dönemlerinin meşhur simalarından İbnülemin Mahmut Kemal bey, yanında başkalarının övülme­sine tahammül edemezmiş. Bir gün yanına bir müs­teşrik (Avrupalı) gelir ve: “Ben Almanya’dan Türkiye’ye ge­lece­ğimde bilgin ve âlim kişi olarak iki kişinin adını verdi­ler” deyince hemen: “Kimmiş o pezevenkler?” der. Alman da: “Biri Fuat Köprülü biri de siz de­miş.”([8])

Dipnotlar:

[1]- Alak Sûresi,1.

[2]- Zümer Sûresi, 9.

[3]- Fâtır Sûresi, 21.

[4]- En’âm Sûresi, 35; A’raf Sûresi, 199.

[5]- Mehmet Özdemir, “Endülüs Müslümanları-İlim-Kültür ve Sanat” TDV Yay.Ank.1997,s.71.

[6]- Refi Cevad Ulunay, “Mevlânâ, İhtifaller ve Konya Yazıları”, Hazırlayan Mustafa Özcan,

      Konya 2003, s. 38.

[7]- Abdülaziz Mecdi Tolun Beyden Seçme Hatıralar, Haz. Erdem Memişoğlu, Kalkan Mat.

      Ank. 2004, s.80.

[8]- Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edeb. Antolo.”, L & M Yay. İst. 2004, s. 405.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.