Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63660.306$

AKIL MI, AHLAK MI?

08 Haziran 2022, Çarşamba 00:00

Susmak mı, konuşmak mı?

Susmayı beceremeyen insan, yerinde konuşmayı da beceremez ve ne konuştuğunu bilmeden konuştukça konuşur. İnsanların kulaklarını tırmalar, beyinlerine tecavüz ederler.

Susmak mı, düşünmek mi?

Eğer ki; Susmak düşünmeyi ortaya çıkarmıyorsa, geri çekilmekten başka hiçbir anlamı yoktur.

Düşünmekse; susmayı gerektirir. Suskunluğun olmadığı yerde, düşünce ve bilgi edinimi olması ihtimal dışıdır.

Ne düşünmekten, ne de susmaktan nasibiniz olmadığı için okumak ve öğrenmeniz gerektiğini de bilmiyorsunuz. Maalesef bilmediğinizi geçtim, bilmediğinizi dahi bilmiyorsunuz. Egonuzla öyle meşgulsünüz ki, okumayı, öğrenmeyi ve sormayı bile akıl etmiyorsunuz. Eee bu kadar meşgulken, susmayı, düşünmeyi ve sormayı nereden akıl edeceksiniz değil mi? Değil mi ki insan; düşünemezse sormaz, sormayınca da bilmez, çünkü insan, bilmediğini bilmez ki, sorsun. Zaten bilse o egosuyla meşgul olmayı bırakır, bilir ve sorardı. Ama o lanet olası ego var ya, sormayı, susmayı ve düşünmeyi, dinlemeyi ve öğrenip bilgilenmeyi zor gösterir insana.

Oysa insan, kemale erme yolunda susar ve düşünür. Belli bir noktaya kadar dolar, taşmasına ramak kalmıştır. Ama söylenecek çok söz, konuşacak çok konu varken eyleme geçemez. Çünkü kirlenen toplum ve insan bilinci karşısında ne konuşacak ruh hali kalmıştır, ne de onu duyacak kulakların varlığını hisseder. Çünkü düşünceden yoksun beyinler, dinlemeden yoksun kulaklarla karşılaşır. Sonra tekrar suskunluk ve düşüncelere yol alarak doğru bildiğini yapar ve hayat yolunda sona doğru okuduklarını anlamlandırarak, idrak ederek yaşamaya devam eder.

Şimdi bu noktada, size haddim olmadan bir tavsiyem olsun! Kur’an’ın, Peygamberin, ünlü bilgelerin ve düşünürlerin yapın, sizi selamete ulaştırır, sizin faydanıza olur dedikleri öğretileri yapmayın; aman haaa, sakın yapmayın, zararınıza, mutsuzluğunuza sebep olur dediklerini yapın. Dememe gerek yok, siz zaten zararınıza olup yapmayın dediklerini yapıyor, faydanıza olan yapın dediklerini yapmıyorsunuz.

İnsanların mutluluk yaşayış anlayışlarında, işte tam da bu noktadayız. Mutlulukları için yapılması gerekenleri yapmazlar, mutsuzlukları için yapılmaması gerekeni yaparlar. Yapılmaması gerekenleri yaptıklarıyla da mutlu olduklarını zannederek kendilerini kandırıyorlar. Bu da insanların bilinçaltına attıkları kirli düşüncelerle bu yanılsamalarıyla doğruyu yanlışı ayırt edemediklerinden kaynaklanıyor. Oysa temelde hiçbir din kuralı, peygamber ve bilge öğüdü yanlışı tavsiye etmez, yanlıştan dönmeyi, insanın felaketten kurtulmasını öğütler.

Bu öğütler, insanlara ahlaki davranışları öğütlerken, toplumsal yaşayışı düzenler. İşte günümüzde bu toplumsal yaşayışı düzenleyen bu öğretilere kulak asılmayınca, insanlar öyle ahlaksızlaştılar ki, neredeyse birer iblise dönüştü. Kul hakkı düşüncesi yok oldu, Hak yemek arttı, arsızlık, hayâsızlık, arşa çıktı. Öyle ki, birbirlerinin arsızlığı ve hayâsızlığıyla yarışır hale geldiler. Ve insanlar, ayıpları örtüp hataları görmezden gelmek yerine, gördükleri veya görmedikleri, duydukları veya duymadıkları neler varsa hiç fark etmez, hepsiyle alay eder hale gelmeyi hak saydılar.

Susup düşünmeyi, okuyup akletmeyi beceremeyen, bilgisizce konuşup beyinleri tırmalama ayırımını yapamayan, susup dinleyemeyen, okuyup düşünemeyen insanlar, sebep sonuç ilişkisi bağlantısını kuramaz, her şeyden şikâyet etmeye başlar, konuştukları kendine olmasa da gerçi kendine zaten dert olmuştur da bilinçsiz davranıyordur ama önemlisi topluma dert oluşturur. Bireyden topluma yansıyan bu bilinçsiz davranış sonrasında da birbirini yemeye başlarlar ve herkes ben bilirim, ben haklıyım düşüncesiyle birbirlerine hayat hakkı tanımamaya başlarlar.

 

Aslında olayı şu soruyla noktalamak gerekir. İnsanların davranışlarının temelinde akılsızlık mı, ahlaksızlık mı yatıyor? Bunu sorgulamak ve düşünmek lazım. İnsanoğlunu, yaratılmışlardan ayıran en büyük özelliğini akıl olarak kabul ederiz. Ama insanlar, yaptıklarıyla aklın ve ahlakın sınırlarını zorluyorlar. Mesele de bu sınırları zorlamayla başlıyor. Çünkü insanlar, davranışlarında ve söylediklerinde akılsız oldukları için değil, ahlaksız oldukları ve insanlık öğretilerinin yok olmasıyla, toplumsal bağları ve toplumu dejenere edip köküne dinamit koyuyor olduklarının sebebinin ahlaksızlık olduğunu görmezler.

Hani bir söz var ya, “Bir deli bir kuyuya bir taş atar ya, kuyuya taş atan mı, onun attığı taşı çıkarmaya uğraşanlar mıdeli” diye. Kim akıllı, kim deli, bilinmez ama asıl sorulması gereken soru, “kim akıllı kim ahlaklı?” Bence dünyanın yaşanırlılığı ve insanın kendi kurtuluşu bu soruda gizli.

Yazımız, akıl ve ahlakı birbirine bağlayan bir sözle bitsin.

“Yalnızca kendi kurtuluşu için aklını kullanıp kürek çekenler, sadece kayığı sallarlar ama akıl ile ahlakı birleştirenler, toplumu kurtarmayı düşünür ve kayığı selametle limana ulaştırırlar.”

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.