Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2497.6
  • BIST
    9455.25
  • BTC
    64701.26$

AHİLİK (3)

27 Eylül 2018, Perşembe 08:26

Selçuklular ve Beylikler döneminde devletin denetimi dışında faaliyetlerini devam ettiren Ahi Birlikleri, geliştirdikleri dayanışma modeli ile toplumda sosyal adalet ve huzur sağlamayı gaye edinmişlerdi. Bu anlayış içinde dayanışma, yalnız meslek mensupları arasında değil, toplumun bütünlüğü içinde ele alınmaktaydı.

Herkesin çalışmasını istemek, işsize iş bulmak, herkesi bir meslek sahibi yapmak, yoksul ve sakatlara yardım etmek aslında bir devlet görevidir. Ama bu görevler Ahî Birliklerince yapılmaktaydı ve bu görevleri yapmaları için onları zorlayan kendi ahlâk ve mesuliyet anlayışları dışında hiç bir kuvvet yoktu.

Ayrıca, devletin denetimi dışında faaliyetlerini devam ettirmelerine rağmen her zaman sosyal adalet ve huzurun sağlanması hususunda, bütün gayretlerini gösteren ordunun ihtiyacı olduğu zaman lâzım olan vasıflı işgücünü temin ederek onun emrine veren Ahi Birliklerinin bu faaliyetleri, Türk toplumundaki gönüllülüğe bağlı Devlet-Millet işbirliğine açık bir örnek teşkil eder.

Ahi Birliklerinin Ahlâk Eğitimi:

Ahi Birlikleri, mensuplarının daha iyi yaşamasını mesleğini daha iyi yaparak geliştirmesini sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda belki bundan da daha büyük bir dikkat ve önemle üyelerinin terbiyesi, fazileti, doğruluğu, inançlarının geliştirilmesi gibi manevî konular üzerinde de duruluyordu. Birçok yabancı yazarın dikkatini çeken ve takdirlerini toplayan Türk esnafı, güzel ahlâk prensiplerini bu kurumlarda öğrenirler ve hayatlarında uygularlardı. Ahi Birliklerince taviz verilmeden uygulanan ahlâk kaidelerine uymayanlar cezalandırılırdı.

Ahilik ahlâkını meydana getiren kaideler, açık ve kapalı, dışa ve içe ait olmak üzere sınıflandırılabilir:

Kapalı ve İçe Ait Olan Emirler Şunlardır:

- Şalvar ile ilgili emir,

- Mide ile ilgili emir,

 - Dil ile ilgili emir,

- Kulak ve göz ile ilgili emir, 

- El ve ayakla ilgili emir,

- Hırs ile ilgili emir.

Şalvar ile ilgili emir, gayr-i meşru ilişkilerden sakınmayı; mide ile ilgili emir, yasaklanmış yiyecek ve içeceklerden sakınmayı; dil ile ilgili emir, dedikodudan, boş lâftan, iftira ve gıybetten sakınmayı; göz ve kulakla ilgili emir, görülmemesi ve duyulmaması gereken şeyleri görmekten ve duymaktan sakınmayı; el ve ayakla ilgili emir, kötülük etmekten sakınmayı; hırs ile ilgili emir, dünya nimetlerine karşı aşırı tamah etmekten sakınmayı gerektirmektedir.

Bu emirler, ülkemizde "eline, beline, diline hâkim ol" şeklinde özetlenerek bir deyim halinde kullanılmaktadır.

Açık ve İçe Ait Olan Emirler ise şunlardır:

- Cömertlik,

- Tevazu, 

- Kerem (Âlicenaplık ve alçak gönüllülük), 

- Merhamet ve Bağışlama,

- Realizm (uyanık olmak, dünyanın geçici zevklerine aldanmamak),

Sayılan bu emirler incelendiği zaman bunların genel bir ahlâk yapısını yansıttığı görülmektedir. Ayrıca Ahi ahlâkında şu güzel prensipleri de görüyoruz:

- Ahinin emeğini değerlendirecek bir işi, özellikle bir sanatı olmalıdır.

- Ahi, birkaç iş veya sanatla değil, kabiliyetine en uygun olan bir iş veya tek bir sanatla uğraşmalıdır.

- Ahi, işinin ve sanatının pirlerinden, kendi ustasına kadar bütün büyüklere, içten bağlanmalı, sanatında ve davranışlarında onları örnek almalıdır.

- Ahi, kazancının geçiminden arta kalanını, bütünüyle fakir ve işsizlere
yardımda kullanmalıdır.

Ahilik, işsizliğe karşıdır. Herkesin bir işi olmasını ve çalışmasını ister. Ancak; hiç kimsenin emeğinin karşılığından fazlasını almasına müsaade etmez. İşsiz kalanlara iş bulmak da, teşkilâtın vazifelerindendir.(1)

Ahilik, İslâm inancıyla Türk örf ve âdetlerini kaynaştıran bir düşünce sistemidir. Bu düşüncede insan, sistemin ortasına oturtulmuş olup, her şey onun dünya ve âhiret mutluluğu için düzenlenmiştir. Hiç bir şeye eşref-i mahlûkat kabul edilen insandan daha fazla değer verilmez. Bu anlayış, ahiliğin bütün faaliyetlerinde hâkim olan bir unsurdur.

Ahîlik, her şeyden üstün tutulan insanın dünyasında ve âhiretinde mutlu olabilmesi için onu bir bütün olarak ele almış ve "insan-ı kâmil" diyebileceğimiz bir ideal tip ortaya koymuştur, ahî ahlâkının kaidelerinden faydalanarak, insanların görgü kuralları ile içtimaî hayatı düzenlenmiştir.(2)

Dipnotlar:

1-EKİNCİ; a.g. makale, s. 32, 33, 34.

2-EKİNCİ; a.g.e., s. 22.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.