Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

AĞUSTOS’UN SONU EYLÜL                                                                                                      

30 Ağustos 2019, Cuma 11:53

Abdullah Gül-Ali Babacan ekibi bir tarafta, Ahmet Davutoğlu ekibi bir tarafta iki koldan; mensubu oldukları Ak Parti’nin içini oymaya, yeni parti/ partiler kurmaya hazırlanıyor. Bu olay bilindiği üzere   yeni   değil.   Yeni parti hazırlıkları bir süredir kamuoyunun önünde yapılıyor. Mesela,  Ahmet  Davutoğlu aylardır yollarda. Yeni parti hareketi için önemli bulduğu illere bir kaç defa gitti. Gittiği her yerde nabız yokladı ve konuştu. Ayrıca  Davutoğlu,   Tayyip Bey’e de alenen meydan okuyor ve hatta geçmişte bazı önemli icraatlardan dolayı da Cumhurbaşkanı’nı ağır bir dille  itham ediyor. Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı ve sisteme yönelik suçlayıcı  bir takım sözleri şöyle. “FETÖ darbesinin baş sorumlusu olanların kardeşlerinin, akrabalarının en yüksek makamları işgal ettiği görülürse adalete güven kalmaz.“Siz geçmişin kaymağını yerken, bizim susmamızı beklemeyin, susmayız.”    “Bu parti bir kişinin, ailenin, grubun partisi değildir.” “Devlet mimarisi kişilere göre inşa edilemez.” “Çarpık Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi. Sistemin sakıncılarını 3 saat anlattım. Eline yazılı metin verdim.” “Devlet yapısı ile aile ilişkileri ayrılmalıdır.” “Şamda Emevi  Camisinde namaz kılma sözü bana ait  değil.Böyle bir ifadem yok benim. Kimin söylediğini biliyorsunuz.” “Ben başbakan olayım ama hiç bir yetkim olmasın isteniyordu. Bunu sayın Cumhurbaşkanı istedi.”            “Ben üç yıldır konuşmadığım için Suriye bagajı bana  yıkılmak isteniyor.”“Çarpık parlamenter sistemden çarpık bir sisteme Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında geçildi.Cumhurbaşakınımıza düşüncelerimi 5 kez ilettim.” “Ak Parti bölünmesin diye başbakanlık koltuğunu bırakarak ayrıldım.”Eski başbakan hemşehrimiz Ahmet Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı’nın şahsını doğrudan hedef alan ve sistemi de eleştiren, suçlayan sözler bunlar. Daha ağır olanlar da var. Mesela; 7 Haziran 2015- 1 Kasım 2015  arasında  terör olaylarının zirve yaptığı ve hükümetin kurulamadığı dönemlerle ilgili. “Şimdilik” kaydıyla o dönemin  sayfaları kapalı tutuluyor. Lakin bu gidişle günün birinde illa ki açılacak. Hem Cumhurbaşkanı hem de  Davutoğlu tarafından açılacak. Bu ikiliye Abdullah Gül- Ali Babacan ikilisinin de  katılması kuvvetle muhtemel. Cumhurbaşkanı’nın karşı tarafın  suçlamaları karşısında sessiz kalmasını beklemek , suçlamaları kabul etmek anlamına  gelir. Böyle bir şey mümkün olmayacağına göre, Cumhurbaşkanı’nın söyleyecekleri çok önemli. Şimdilik            Davutoğlu tarafı  çok sert. İyi de o dönem   “Madem durum bu kadar vahimdi de, neden bugüne kadar hizmet ettin ve bekledin?” diye, sormazlar mı  adama. Aradan yıllar geçtikten sonra bir takım yanlış icraatlar üzerinden geçmişi “yok”sayarak, dava  ve dostlukları yerden yere vurarak yeni bir parti kurmak ne kadar doğru olur? Düne dair sözlerle diyelim ki parti/partiler kuruldu. Başarılı olmaları mümkün mü?        Dava ve yol arkadaşı Tayyip Beyle  savaşa giren   edep/erkan/bilim  insanı  bir çok insanın saygı duyduğu Ahmet Hoca; Davutoğlu değil de, sanki Malkoçoğlu. Öyle bir kılıç  tutuşu ve vuruşu  var ki, hayret edilmemesi imkansız. Demem o ki, hoca bu kadar sert değil de keşke biraz sakin olabilse. Madem  cesaret gösterip bir işe soyundu keşke  sükunet ve teenni içinde yeni parti çalışmalarını sürdürebilse.  Aslında hocanın böyle bir yanı var ama  bunu kullanmıyor ya da kullandırmayanlar var. Bu vesileyse toplumun siyasette artık sertlik istemediğini ve sertliğe  prim vermediğini  biz  söylemiş olalım. Ne de olsa  kendisi üzerinde  hemşehrilik hakkımız var. Gelelim Davutoğlu cephesindeki son duruma. Son durum şöyle. Önümüzdeki  bir kaç  ay içerisinde herhangi bir harp ve darp   durumu olmadığı takdirde, Allah’ta emanetini almadığı takdirde  Davutoğlu yeni parti  kurma hazırlığını tamamlamış olacak.Ankara’da genel merkez binası başta olmak üzere bazı illerde parti binaları ve ve kimlerin il başkanı olacağı da  belirlenmiş durumda. Bu hızla Davutoğlu yeni partiyi ilk kuran  isim olacak. Bir şey daha: Hoca’nın partisi mevcut kurulu ve  seçimlere girme hakkı olan partilerden de birisi olabilir. Yeni ve farklı bir bilgiyi de paylaşalım.. Abdullah Gül-Ali Babacan-Ahmet Davutoğlu arasında şimdilik kapalı  kapılar arkasında  dirsek teması  yapılıyor. Burdan ne çıkar? Ne çıktığını  önümüzdeki aylarda göreceğiz. Yeni parti kuracakları söylenen Abdullah Gül- Ali Babacan tarafına gelince. Bu taraf kelimenin tam anlamıyla içine  kapanmış durumda. Dışarıya  herhangi bir bilgi  sızmıyor. Ayrıca Gül’de, Babacan’da Davutoğlu gibi açıktan açığa “ rest” diyerek, kavgaya girmiyorlar.Ne olacağını ya da olmayacağını bekliyorlar. Abdullah Gül sadece geçenlerde katıldığı bir toplantıda “ Mutlak yönetimlerde mutlak hakim olan mutlak otoritenin sürdürdülebilirliği mümkün değil;Mutlak hakimiyet sadece Alllah’a mahsustur. İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyaloğun, huzurun, bütün bunların sağlanması gerekir” dedi. Sonra “tık”yok. Bu taraf daha çok “Bekleyelim, görelim” havasında. Ak Parti’nin içerden altını oymak  gibi bir hesapları da olabilir.  Dolayısıyla Gül-Babacan ikilisinin kuracağı partinin tarihi 2019’un sonunu bulacak gibi görünüyor. Gelelim şimdi işin “püf”noktasına. Ak Parti’nin bir kaç ay öncesine göre savunucularının  son günlerde fikir değiştirip, “Ak Parti’nin siyasi ömrünü tamamladığı” varsayımları doğru mu? Ak Parti’nin ve kadrolarının yorulduğu  iddiaları doğru olabilir. Fakat Ak Parti’nin siyasi ömrünü tamamladığı iddiaları, “siyasette yeni kapı arayanların” bir yerlere  selam  yollama    ve kendilerini  hatırlatma hesabına dayanıyor. Yani böyleleri, siyasi hayatlarında ihaneti meziyet kabul edenler insanlar. Böyleleri   Gül-Babacan-Davutoğlu üçlüsüne “Ben burdayım. Aman beni unutmayın” demeye  getiriyorlar sözü. Biz burdan gördüğümüzü söyleyelim. Siyasi ortam, şartlar, konjonktür 2000-2001’e hiç benzemiyor. Bugün ayakta duran, bir günde bir çok yere gidebilen, uluslararası diyalogları güçlü ve  partisine hakim olan, karar alan, karar verebilen bir lider var ülkede. 2000’in başlarında böyle miydi? Dolayısıyla  Ak Parti ülkenin en güçlü partisi olmaya devam ediyor. Ayrıca   geçmişte Saadet Partisi’nden bir Ak Parti çıkmıştı. Ama mevcut Ak Parti’yı  o yıllardaki Saadet Partisi ile de  kıyaslamak, bu  düşüncenin sahiplerini yanıltır. Yanlışa sürükler. Neyse Ak Parti’nin içini oymaya, yeni parti/ partiler kurmaya hazırlananlar; kuracakları  yeni parti için bugüne kadar Eylül ayını işaret etmişti. Fakat   Gül-Babacan tarafı tarihte erken   rötar yaptı. Ahmet Davutoğlu ise  sürpriz bir gelişme olmadığı takdirde Eylül sonu gibi partisini  açıklayabilir Kendisi bu konuda  hem çok hırslı hem de çok kararlı.                                                                                                                                                                                                                  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.