Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2498.3
  • BIST
    9440.8
  • BTC
    64682.49$

AĞAÇ VE ORMAN HAFTASI -1

22 Mart 2016, Salı 08:57

 

Bütün araştırmalara rağmen,  uzaydaki sayısız cisim içinde in­sanoğ­lu­nun yaşadığı ve ya­şamasına elverişli mekân sadece dünya tespit edile­bil­miştir.

 Cenâb-ı Allah Cennet’ten bahsederken devamlı “…altından nehir­lerin ak­tığı ağaçlardan”([1]) haber verir. Kur’an’da 36 yerde direk,  264 yerde de endirek olarak ağaçtan bahsedilmektedir.  Yani hava,  su ve yeşil insanlar için hayat kay­nağıdır.

Yeşil gerçekten gözü,  gönlü ve ruhu dinlen­diren,  yeryüzü­nün elbisesi,  can­lıların barınağı,  insanların aksine nefes alırken zehir soluyan ve dışarıya temizlenmiş oksijen veren,  yani gerçek­ten in­sanların hayat kay­nağı olan Allah’ın bir lütfudur. Dünyaya, en çok ne zaman mutlu olduğunu sormuşlar: "Ye­şerdiğim ve yeşil seccademin üzerine başlar secde ettiği za­man" demiş.

Bu sebeple İslâm yeşilin en büyük dostudur. Hz. Peygamber ağacın sa­dece korunmasıyla yetinmemiş,  mevcutlara ilâve edilme­sini,  ağaç di­kilme­sini,  yeryüzünün ihya edilmesini em­reden o kadar çok söz söylemiş ve bunu hayatında uygulamaya koymuş ki; Bu günün insanı bile İslâm’ı yeşille özdeş­leştirmiş ve “Yeşil ser­maye,  Yeşil sarıklılar,  Yeşil kubbe…” dendi­ğinde Müslümanlar kastedilmektedir.

"Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir ağaç dalı bu­lunur da buna kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse,  muhak­kak onu diksin,  bırakmasın. ”([2])

 “Ağaç diken bir kimse için,  o ağaçtan insanların,  hayvanla­rın,  kuş­ların,  vahşi haşa­ratın… yediği (sadakadır. Hatta o ağaçtan çalınan mey­veler bile diken için sadakadır. Çi­çeğinden,  kokusundan,  tohu­mun­dan,  odunundan,  kerestesinden,  gölgesin­den her ne şe­kilde olursa ol­sun canlı­ların faydalanması sadaka­dır. ([3])

İslâm yeşille iştigali sadaka-i cariye kabul etmiştir. Yani kı­yamete ka­dar insana sevap ge­tiren,  defterine hayır hasenat yazdı­ran bir faaliyet. Çünkü kendi ektiği-diktiği kurusa bile onun filizle­rinden,  fidelerinden,  tohumların­dan başka ağaçlar yetiştiğini ve bunun ilânihaye devam edece­ğini kabul ede­rek, ilk dikenlere kıyamete kadar sevap ve mükâfat verile­ceğini müjdelemiş­tir.([4])

Hz. Peygamber savaşa gönderdiği ordularına: “Teslim olanlara,  ka­dın­lara,  yaşlılara,  ço­cuklara ve ağaçlara dokunmayın”([5]) diyerek her hâl ü kârda konunun ehemmiyetini dile getirmiş­tir.

Ecdadımız Osmanlı’da yeşilin kıymetini en iyi şekilde anla­mış,  “Yaş ke­sen baş keser” sözü darb-ı mesel olmuştur. Fatih: “Ormanlarımdan izin­siz bir ağaç kesenin başını keserim” demek suretiyle konuya hassasi­yetini dile ge­tirmiştir. Ayrıca ağaç dikme,  yetiştirme,  koruma,  arzı (dün­yayı) ihya etme hususunda çok güzel örnekler vermişler ve sayısız vakıf­lar kur­muş­lardır.([6])

Ecdadımızdaki ağaç sevgisine binaen,  uzun ömürlü olan Os­manlı Dev­leti de, takriben 1000 sene yaşayan Çınarla sembolize edilmiştir. Şair şöyle de­miştir:

Hey gidi koca çınar çözülse de dillerin

Duysak hikayesini kaybolan nesillerin      

Dünyanın en mutena ve müstesna yerlerinden olması sebe­biyle “Cen­net Vatan” diye ad­landırılan güzel Yurdumuzun gü­nümüzdeki ha­lini düşü­nüp de ağlamamak mümkün değil. Tarihi eserlerde her tarafı yemye­şil olan Ana­dolu’nun bugün,  2050 yı­lında maalesef çöl ola­cağın­dan bah­sedilmek­tedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ve bazı eserlerde: “Konya’da bir sincap ağaca çıksa,  Van’a kadar atlayarak gidebilir,  Urfa ile Halep ara­sında başı­mıza güneş değmeden yani ağaçların gölge­sinden giderek yol­culuk yap­tık…”([7]) gibi cümleler geçmektedir. Buraların bugünkü hali ise herkesçe ma­lum.

Yenileri dikilip yetiştirilmediği gibi,  Sadece İstanbul’un bir günlük kâğıt ihtiyacının kar­şılanması için 16 bin ağacın kesilmesi gerektiği hesap edilir­ken,([8]) yine sadece İstanbul’un bir yılbaşında 5 bin çam fidanının kesi­lip hazır­landığını yetkililer bildirmektedir.([9]) İki günde 83 yerde yangın­lar çıkararak([10]) kanunların boşlukla­rından da faydalanıp kendilerine tarla açan hainler de ek­sik değildir. Çanakkale Gökçeada da üç yerden ormanı ateşe veren Recep Acar yakalanınca sebebi soruldu “canım sıkıldı yaktım” de­miştir.([11]) Dünyanın en büyük ormanları Rusya’da olmasına rağmen, bir kamçı sapı yapmak için kesilen bir ağacın bile hesabının so­rulduğunu, ce­zasının ne kadar ağır oldu­ğunu savaş yıllarında cepheden cepheye koşan bir yedek subayımız hatırala­rında dile getirmiştir.([12])

Bu bilinçsiz tutum sadece bize mahsus da değil.

 

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi, 25.

2 - Zebîdî,  Tecrîd-i Sarih,  Terceme,  Kâmil Miras. a. g. e, c.7, s.124; Müslim,Müsâkât 10.  

3 - Zebîdî, a. g. e. 7/122.

4 - Zebîdî, a. g. e.  7/125.

5 - Buhârî, Menâkıb-ı ashab 9; Müsned 1/300; Ebû Dâvûd, Cihad 82.

6 - İ. Hami Dânişmend,  “Eski Türk Seciye ve Ahlâkı”,  İst. Kitabevi İst. 1983,  s. 185.

7 - Tarih ve Medeniyet Dergisi,  İhlas A. Ş. Yay. sayı: 1,  s. 28.

8- Milliyet Gazetesi, 12. 12. 1999.

9 - 1992 yılındaki Orman Genel Müdürünün beyanatı,  Milliyet Gazetesi,  12. 12. 1992.

10 - Milliyet Gazetesi,  07. 04. 2000.

11 - Milliyet Gazetesi, 28. 08. 2001.

12 - Faik Tonguç “Bir Yedek Subayın Anıları”, İş Bankası Yay. İst. 2006, s. 306.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.