AĞAÇ VE ORMAN HAFTASI -1
25 Mart 2015, Çarşamba 08:30 Bütün araştırmalara rağmen, uzaydaki sayısız cisim içinde in¬sanoğ¬lu¬nun yaşadığı ve ya-şamasına elverişli mekân sadece dünya tespit edile¬bil¬miştir. Cenâb-ı Allah Cennet’ten bahsederken devamlı “…altından nehir¬lerin ak¬tığı ağaçlardan”( ) haber verir. Kur’an’da 36 yerde direk, 264 yerde de endirek olarak ağaçtan bahsedilmektedir. Yani hava, su ve yeşil insanlar için hayat kay¬nağıdır. Yeşil gerçekten gözü, gönlü ve ruhu dinlen¬diren, yeryüzü¬nün elbisesi, can¬lıların barınağı, insanların aksine nefes alırken zehir soluyan ve dışarıya temizlenmiş oksijen veren, yani gerçek¬ten in¬sanların hayat kay¬nağı olan Allah’ın bir lütfudur. Dünyaya, en çok ne zaman mutlu olduğunu sormuşlar: "Ye¬şerdiğim ve yeşil seccademin üzerine başlar secde ettiği za¬man" demiş. Bu sebeple İslâm yeşilin en büyük dostudur. Hz. Peygamber ağacın sa¬dece korunmasıyla yetinmemiş, mevcutlara ilâve edilme¬sini, ağaç di¬kilme¬sini, yeryüzünün ihya edilmesini em-reden o kadar çok söz söylemiş ve bunu hayatında uygulamaya koymuş ki; Bu günün insanı bile İslâm’ı yeşille özdeş¬leştirmiş ve “Yeşil ser¬maye, Yeşil sarıklılar, Yeşil kubbe…” dendi¬ğinde Müslümanlar kastedilmektedir. "Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir ağaç dalı bu¬lunur da buna kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse, muhak¬kak onu diksin, bırakmasın. ”( ) “Ağaç diken bir kimse için, o ağaçtan insanların, hayvanla¬rın, kuş¬ların, vahşi haşa-ratın… yediği (sadakadır. Hatta o ağaçtan çalınan mey¬veler bile diken için sadakadır. Çi-çeğinden, kokusundan, tohu¬mun¬dan, odunundan, kerestesinden, gölgesin¬den her ne şe¬kilde olursa ol¬sun canlı¬ların faydalanması sadaka¬dır. ( )İslâm yeşille iştigali sadaka-i cariye kabul etmiştir. Yani kı¬yamete ka¬dar insana sevap ge-tiren, defterine hayır hasenat yazdı¬ran bir faaliyet. Çünkü kendi ektiği-diktiği kurusa bile onun filizle¬rinden, fidelerinden, tohumların¬dan başka ağaçlar yetiştiğini ve bunun ilânihaye devam edece¬ğini kabul ede¬rek, ilk dikenlere kıyamete kadar sevap ve mükâfat verile¬ceğini müjdelemiş-tir.( )Hz. Peygamber savaşa gönderdiği ordularına: “Teslim olanlara, ka¬dın¬lara, yaşlılara, ço-cuklara ve ağaçlara dokunmayın”( ) diyerek her hâl ü kârda konunun ehemmiyetini dile getirmiş¬tir. Ecdadımız Osmanlı’da yeşilin kıymetini en iyi şekilde anla¬mış, “Yaş ke¬sen baş keser” sözü darb-ı mesel olmuştur. Fatih: “Ormanlarımdan izin¬siz bir ağaç kesenin başını keserim” demek suretiyle konuya hassasi¬yetini dile ge¬tirmiştir. Ayrıca ağaç dikme, yetiştirme, koruma, arzı (dün¬yayı) ihya etme hususunda çok güzel örnekler vermişler ve sayısız vakıf¬lar kur¬muş¬lardır.( ) Ecdadımızdaki ağaç sevgisine binaen, uzun ömürlü olan Os¬manlı Dev¬leti de, takriben 1000 sene yaşayan Çınarla sembolize edilmiştir. Şair şöyle de¬miştir: Hey gidi koca çınar çözülse de dillerinDuysak hikayesini kaybolan nesillerin Dünyanın en mutena ve müstesna yerlerinden olması sebe¬biyle “Cen¬net Vatan” diye ad-landırılan güzel Yurdumuzun gü¬nümüzdeki ha¬lini düşü¬nüp de ağlamamak mümkün değil. Tarihi eserlerde her tarafı yemye¬şil olan Ana¬dolu’nun bugün, 2050 yı¬lında maalesef çöl ola¬cağın¬dan bah¬sedilmek¬tedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ve bazı eserlerde: “Konya’da bir sincap ağaca çıksa, Van’a kadar atlayarak gidebilir, Urfa ile Halep ara¬sında başı¬mıza güneş değmeden yani ağaçların gölge¬sinden giderek yol¬culuk yap¬tık…”( ) gibi cümleler geçmektedir. Buraların bugünkü hali ise herkesçe ma¬lum. Yenileri dikilip yetiştirilmediği gibi, Sadece İstanbul’un bir günlük kâğıt ihtiyacının kar-şılanması için 16 bin ağacın kesilmesi gerektiği hesap edilir¬ken,( ) yine sadece İstanbul’un bir yılbaşında 5 bin çam fidanının kesi¬lip hazır¬landığını yetkililer bildirmektedir.( ) İki günde 83 yerde yangın¬lar çıkararak( ) kanunların boşlukla¬rından da faydalanıp kendilerine tarla açan hainler de ek¬sik değildir. Çanakkale Gökçeada da üç yerden ormanı ateşe veren Recep Acar yakalanınca sebebi soruldu “canım sıkıldı yaktım” de¬miştir.( ) Dünyanın en büyük ormanları Rusya’da olmasına rağmen, bir kamçı sapı yapmak için kesilen bir ağacın bile hesabının so-rulduğunu, ce¬zasının ne kadar ağır oldu¬ğunu savaş yıllarında cepheden cepheye koşan bir yedek subayımız hatırala¬rında dile getirmiştir.( ) Bu bilinçsiz tutum sadece bize mahsus da değil. Dipnotlar:1- Bakara Sûresi, 25. 2 - Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terceme, Kâmil Miras. a. g. e, c.7, s.124; Müslim,Müsâkât 10. 3 - Zebîdî, a. g. e. 7/122.4 - Zebîdî, a. g. e. 7/125. 5 - Buhârî, Menâkıb-ı ashab 9; Müsned 1/300; Ebû Dâvûd, Cihad 82. 6 - İ. Hami Dânişmend, “Eski Türk Seciye ve Ahlâkı”, İst. Kitabevi İst. 1983, s. 185. 7 - Tarih ve Medeniyet Dergisi, İhlas A. Ş. Yay. sayı: 1, s. 28.8- Milliyet Gazetesi, 12. 12. 1999. 9 - 1992 yılındaki Orman Genel Müdürünün beyanatı, Milliyet Gazetesi, 12. 12. 1992.10 - Milliyet Gazetesi, 07. 04. 2000. 11 - Milliyet Gazetesi, 28. 08. 2001.12 - Faik Tonguç “Bir Yedek Subayın Anıları”, İş Bankası Yay. İst. 2006, s. 306.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.