Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2500.7
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64075.61$

Abbâsîler İlmi ve Medeniyeti Yok Olmaktan Kurtarmışlardır (1)

01 Temmuz 2020, Çarşamba 08:48

Yukarıda zikredilen ilmî inkişaf ve ihtişâm, Allah ve Rasûlü’nün ilme ve ilim adamına verdiği değerden dolayı mümkün olmuştur. Müslümanlar iki çağ yaşamışlar, mânevî bakımdan Asr-ı Saâdet, maddî bakımdan Altın Çağdır (600-1600 arası).(1) Arapça; orta­çağda ilim dili, bilim dili, entelektüel bir dildir. Bugünkü İngilizce­nin dünyâdaki statüsü neyse, ortaçağ boyunca Arapça o pozisyonda olmuştur.(2) Almanların meşhur şâiri ve bilim adamı Goethe’nin Hristiyanları Arapça öğrenmeye teşvik etmesi, Arapçanın Orta­çağ­daki popülaritesinin simgesidir.(3)

“Her kemâlin bir zevâli vardır” diye Arap atasözü var. Kemâl devre­sini tamamlayıp, zevâl devrine giren Yunan Medeniye­tinin inkıraz devre­sinde; ilim, âlim, kitap, kütüphâne sevgisinin do­ruk yaptığı Müslümanlar, Roma, Bizans, Mısır, Asur ve diğer mede­ni­yetlerden intikal eden kitapların toplanması, tercüme edilmesi, ço­ğaltılması, kendilerinden sonra gelen ne­sillere intikal ettirilmesi husûsunda kudsî bir görev icra etmişlerdir.

Avrupa menşeli Fanatik bilim adamları Mısır, Yunan, Asur, Pers, Çin bi­liminden ve medeniyetinden geniş geniş bahsederler. Söz or­taçağa gelince oradan müthiş bir sıçrama yapıp Rönesans’a atlayıve­rirler. Yâni yaklaşık bin seneye tekabül eden, İslâm medeniyetini ya görmezler ya da fulû (dumanlı, bulanık) görürler.

Antik (mîlâttan önce) medeniyetler ile Rönesans arasındaki bağı İslâm Medeniyeti sağ­lamıştır. İkisi arasına köprü olmuş, harç olmuş, antik medeniyetlerin kay­bolmasına, unutulmasına, târihin derinlikle­rinde heder olmasına Müslü­manlar mâni olmuşlardır. İslâm güneşi doğunca, ay ve yıldızlar kaybolmuş, Takriben bir milenyum (1000 sene) devam eden İslâm güneşi batınca gök cisimleri yeniden gö­rülmüş, Avrupa Medeniyeti ortaya çıkmış, fakat bu medeniyet adil olmadığı için, daha üç asra bile varmadan çatırdamaya başla­mıştır. Bu gerçeği fanatik olmayan Batılı ilim adamları da itiraf et­mektedir.

Peter Jennings şöyle der: “İslâm bilimi, Rönesans’a köprü ol­muştur. İslâm medeniyetinin hayati derecede önemli katkıları olma­saydı, Avrupa Rönesans’ının gerçekleşmesi aslâ mümkün ol­mazdı.”(4)

Ortaçağda kilisenin ve onun tetikçisi olan Engizisyon mahkeme­lerinin, Hristiyanların DNA’larına yerleştirdiği İslâm düşmanlığı (İslâm’a Fobya) bugün bile devam ediyor ve gerçekleri bildikleri halde birçoğu söyleyemi­yor. Söyleyenler günümüzde bile aforoz edilip, baskı ve şiddete maruz kalıyor.

Hristiyan siyâsetçi ve ilim adamı iken Müslüman olan Fransız filozof Roger Garaudy, yine Fransız Robert Faurisson ve benzerlerinin başına ge­lenler bâriz ör­neklerdir. Günümüzde bile Batılıların bu fanatizmini, Prof. Dr. Ok­tay Sinanoğlu “Biye Biye Türkçe” kitâbında somut misalleriyle an­lat­maktadır. Kısacası Avrupa’da günümüzde bile iyi bir kariyer yapmak, çok iyi bir Müs­lüman düşmanı olmaktan geçmektedir.

Bu korku ve baskı Avrupalı ilim adamlarını intihallere (ilmî hır­sızlıklara) sevk etmiştir. Avrupalı radikal olmayan ilim adamları, Müs­lümanlardan aldıkları, gördükleri kitapları açıktan okuyama­mışlar, tercüme edip piya­saya sürememişler, sür­seler “vay sen nasıl bir Müslümanın kitâbını piya­saya sürersin?” diye linç edilecekler, ırk­çıların şerrine uğrayacaklar. Onlarda Müslümanların eserlerini ken­di­lerine mal ederek, gerçek yazarından hiç bahsetmeden kendi adlarını yazıp piyasaya sürmüşler, asırlarca batılıların zannedilmiş­tir.

Fakat Avrupada Röne­sans hareketleri başladıktan sonra, Müslü­manların eserlerini asır­larca üniversitelerinde ders kitapları olarak okutmuşlardır. Şimdi iletişim ve ulaşım vasıtaları çoğalınca, gerçek sâhipleri gizlenen bu eserlerin, hakiki sâhipleri bilinmeye başlamış­tır.

Allah Rasûlü’nden (s.a.v.)670 sene sonra 1241 târihinde bile, Hris­tiyan birinin, Yahûdi veya Müslüman birin­den ilim öğrenmesi, yine Yahûdi veya Müslü­man bir doktora tedâvi olması, aforoz yâni Engi­zisyon mahkemele­rinde işkence ile ölüm sebebi iken,(5) İslâm Pey­gamberi onlardan 6 asır önce, Müslüman çocuklarına müşrik esirleri hoca tâyin edi­yordu. Ortaçağda bağnazlık ve yobazlık husûsunda Avrupa bu de­rece zirvede idi, sınır tanımıyordu.

Asırlardır Batılı yazarların olarak bilinen birçok kitâbın orijinal­leri yâni yazmaları bulunuyor. Karşılaştırılıyor, tıpa tıp aynı. Hatta Müslüman yazarların yaptığı hataları bile aynen kitâbına hatalı ola­rak geçirmişler.(6) Bu intihal­lere (hırsızlıklara) kitâbımı­zın ileriki bölümlerinde birçok örnekler verilecektir.

Emevîler dönemini ve Beytü’l-Hikme’yi anlatırken Müslümanla­rın antik eserlerin tercümesi husûsundaki gayretlerini ve hassâsiyet­lerini yazmıştık. Buna rağmen, bu gerçekleri tamâmen inkâr edeme­yen bâzı Garplı ilim adamları da, “doğru Araplar antik eserleri bize sâdece intikal ettirdiler, kendileri bir katkıda bulunmadılar” diye İslâm ilmini ve medeniyetini kü­çümser bir tavır içine girmişlerdir.(7) Çok az da olsa bâzıları da objektif bir bakış açısı ile gerçekleri dile getirmişlerdir.

 

Dipnotlar:

1- Bilimler târihçisi Fuat Sezgin, Konuşan Sefer Turan, s. 150; Will Durant, “İslâm Medeni­yeti”, Tercüman 1001 Temel Eser, Trc. Orhan Bahaeddin, s. 259.

2- Aydın Sayılı, “Ortaçağ İslâm dünyâsında İlmi Gelişme Temposundaki Yavaşlamanın Temel bâzı Sebepleri”, Araştırma Dergisi, Ank. 1963, c. 1, s. 47.

3- Bilimler târihçisi Fuat Sezgin, Konuşan Sefer Turan, Timaş Yay. İst. 2010, s. 176.

4- Ahmed İsa – Osman Ali, a. g. e. s. 16.

5- Bilimler Târihçisi Fuat Sezgin, Konuşan Sefer Turan, Timaş Yay. İst. 2010, s. 132.

6- Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. 44.

7- Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. önsöz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.