Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2429.8
  • BIST
    9801.7
  • BTC
    63837.42$

Abbâsîler Döneminde İlim Âlim (1)

24 Haziran 2020, Çarşamba 08:56

“İlim tohumunu Emevîler ekmiş, Abbâsîler biçmiş” diye bir târihi darb-ı mesel vardır. Gerçekten ilmin temelleri Emevîler döneminde atılmış, bu kısa zamanda neşv ü nema bulmuş, Abbâsîler döneminde aşk halini almış ve medeniyete dönüşmüştür. Yeniliklere açık olma­yan kültür ve medeniyetler fosilleşmeye mahkûm olmuşlardır.

Abbâsîler Beytü’l-Hikme’yi kurdukları dönemde dünyânın en güçlü ve en zengin imparatorluğuna sâhip idiler.(1) İlim irfân husûsunda değilse bile, idâre husûsunda ırkçı bir tutum sergileyen, in­sanları mevâli (köle) kabul eden, Ehl-i Beyt’e bile büyük baskı ve şiddet uygulayan Emevî idâresi, kısa zamanda yâni bir asra bile varmayan bir zaman diliminde yıkılmış ve yok olmuştur.

Adâletten ayrılıp ırkçı bir tutum sergileyen devletlerin akıbetleri, târihin sey­rinde hep böyle olmuş, kısa zamanda yok olmuşlardır. Fakat Abbâsîler ırkçılık yapmadıkları, Emevîlere nispetle çok daha tole­ranslı bir idâre sergiledikleri için, devletleri 508 yıl devam etmiş­tir.(2) Gerçi mezhep taas­subu başladıktan sonra onlar döneminde de ilim sekteye uğramaya, âlim­lere zulmedilmeye başlanmıştır.

Bu dönemlerde tercümelerden dolayı oluşan fikir akımlarına kar­şılık ve­rebilmek, inançlarını müdâfaa edebilmek için Müslümanlar arasında felsefe ve mantık ilimleri de şüyu bulmaya (yayılmaya) başlamıştır. Bu yabancı tercümeler bir taraftan Müslümanların ufku­nun genişlemesine vesile olduğu gibi, çok ga­rip ve İslâm inançları ile ilgisi olmayan dehrilerin, ateistlerin, müfrit mez­heplerin, yıllar süren münâkaşa ve münâzaraların çıkmasına zındıkların ve mülhid­lerin çoğalmasına da sebep olmuştur.

 İslâm Medeniyetinin ve onun temsilcisi olan devletlerin hükümranlık süreleri şöyle olmuştur:

Hulefa-i Râşidin devri 632-661

Emevîler 661-749

Abbâsîler 749-1258

Endülüs Emevîleri 711-1031 yılına kadar güçlü ve tek devlet. Bu târih­ten sonra 1492’ye kadar basit ve parçalanmış şehir devletleri olarak devam etmiştir.

Hindistan Babür Devleti 1526-1857

Osmanlı 1299-1920

İslâm Medeniyetinin olgunlaşma ve yükselme dönemi olan Abbâsîler ilme, âlime ve kitaba öyle değer vermişler, öyle enteresan uygulamalar başlatmışlar ki; târihte eşi ve benzeri görülmemiştir. Kendilerinden önceki medeniyetleri, Yunan, Babil, Mısır, Asur, Pers, Hint, Çin vb. eserlerini, Bağ­dat’ta toplamanın çeşitli yol ve yöntemlerini bulmuşlardır. Bunlardan bâzı­ları şöyledir:

1-O gün için dünyânın en zengin devleti olmaları hasebiyle, bü­yük imkânlar teklif edip, dünyânın her tarafından Bağdat’a dâvet ettikleri(3) âlimler, yanlarında birçok kitaplar getirmişlerdir.

2-Çöküş dönemine girdikleri için, fakir duruma düşen, ilmin, âlimin, kitâbın kadrini, kıymetini unutan, kitapları çürümeye veya haşeratın yiyip tahrip etmesine terk eden devletlerden yüksek meb­lağlar karşılığı kitaplar satın alınmıştır.

3-Savaş ganîmeti veya savaş tazmînatı olarak getirilen kitaplar. Bunların başında da Halîfe Hârun Reşid (763-809) gelmektedir. Bu halîfenin sırf kitap toplamak için sefere çıktığı rivâyetleri bile vardır. Ankara ve Ammu­riye (Afyon Emirgazi yakınında bugün bile hara­beleri mevcut olan bir şehir) savaşlarından sonra birçok yazmayı Bağdat’a götürmüştür.(4) Hârun Re­şid’in oğlu Halîfe Me’mun (786-833) Rum Meliki Michel’e elindeki antik kitaplardan kendisine gön­dermesi için elçiler göndermiştir. Rum meliki razı olunca Ermeni asıllı âlim Leo isimli birinin başkanlığında bir heyet gönder­miş, bu heyet Bizans kütüphânelerinde, dehlizlerinde çürümeye terk edilen kitaplardan mükerrer olanlarını alıp Bağdat’a getirmişlerdir.(5) Halîfe Me’mun bâzı tercüme kitaplar için 300 bin dinar ödediği, hatta bâzı tercümeleri terazinin bir kefesine koyup altınla tarttırdığı rivâyetleri vardır.(6)

Halîfe Me’mun ta o zaman meridyen ölçümü yaptırmıştır. Aynı zamanda biri Bağdat’ta biri Şam’da iki tane gözlemevi (rasathâne) kurdurmuş­tur. Bunlar târihte devlet tarafından kurulan ilk ciddi, bü­yük ve tam teşekküllü gözlemevleri­dir. Antik Yunanda kurulan gözlemevleri basit, küçük ve şahısların özel hobileri olarak kurul­muştur.(7)

3-Devlet memurlarından oluşturulan ve yanlarına bol miktarda para ve­rilip, gayri Müslim beldelere gönderilen kitap mütehassısları birçok kıymetli kitaplar satın alıp veya değişik kıymetli mallarla trampa edip getirmişlerdir.

4-Müslüman devlet idârecileri, gayri Müslim halktan, cizye ver­gisi yerine, kitap verebileceklerini ilân etmişler, bu yolla da birçok kıymetli eserler gelmiştir. 

 

Dipnotlar:

1- Seyyid Hüseyin Nasr, “Modern dünyâda Geleneksel İslâm”, Çev. Hüsamettin Aslan-Şakir Barkçın, İnsan Yay. Ank. 1989, s. 142.

2- Ramiz Arda, “Târih Denizinden Damlalar”, Hazırlayan: Mustafa Özcan, Palet Yay. 2015 Konya, s. 233.

3- İbrâhim Kalın, “İslâm ve Batı”, s. 65.

4- Mustafa Demirci, a. g. e. s. 71.

5- İbni Nedim, “el-Fihrist”, 3. Bas. Rıza Mâzinderânî, Dâru’l-Mesire, Beyrut, 1988, s. 360; Ahmet Çelebi, a. g. e. s, 179.

6- Ahmet Turan Yüksel, “İslâm’da Bilim Târihi”, Konya Büyükşehir Belediyesi Yay. Mart 2015 Konya, s. 47.

7- Fuat Sezgin, a. g. e. c. 2. s. 4-6.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.